Bilirkişilik kurumu henüz yeni yeni tartışılmaya başlandı. Ancak yargı mensubu
olanlar için bu hiç değişmeyen, eski bir gündemdir. Avukatlar ve hakimler, bilirkişi
kurumunun sorunlarına dair çok uzun zamandır sorunların varlığından ve mevcut
yargılama sitemindeki bu hali ile sıkıntı yarattığını anlatmaya ve seslerini duyurmaya
çalışıyorlar.
Bilirkişilik, modern hukuk sistemlerinde önemli bir yere sahip olan uzmanlık ve bilgiye
dayalı bir katkıdır. Bilirkişinin rolü, anlaşılması zor veya teknik bilgi gerektiren
hususlarda mahkemeye yardımcı olmaktır. Bu, tıbbi davalardan mali anlaşmazlıklara,
mühendislik hatalarından sanat eserlerinin değerlendirilmesine kadar geniş bir
yelpazeyi kapsar. Bilirkişiler ilkesel olarak, konusunda derin bilgi sahibi olmalı ve bu
bilgiyi yargı sürecine aktarabilmelidir. Aynı zamanda tarafsızlık da bilirkişinin
vazgeçilmez bir özelliğidir. Bilirkişinin, davanın taraflarından bağımsız olması ve
görüşlerini objektif bir şekilde sunması beklenir.
Bir hakim, aslında hukuki konular çerçevesinde, hukuk kendi alanı olduğundan,
bilirkişiliği kendi yapmakla görevli ve yetkilidir. Bilirkişilik, hukuk konularından başka,
farklı disiplin ve uzmanlık alanını kapsar. Bunlar arasında hukuk, tıp, mühendislik,
muhasebe, sanat tarihi gibi alanlar bulunur. Her bir bilirkişi, kendi uzmanlık alanında
mahkemeye katkıda bulunur ve yargılamanın adil ve doğru bir şekilde yürütülmesine
yardımcı olur. Bilirkişilik raporları, mahkemenin karar verme sürecinde de önemli bir
rol oynar. Hakimler, bilirkişinin sunduğu bilgileri dikkate alarak ve kendi takdiri ile
davanın konusu ile ilgili daha doğru ve adil kararlara imza atar. Bu nedenle,
bilirkişinin sunduğu raporların kalitesi ve doğruluğu, adaletin sağlanmasında çok kritik
öneme sahiptir.
Ancak bazen hakimler hukuk konularında dahi bir ezber gibi bilirkişilik kurumuna
başvurabiliyor. Ya da hakim kendisinin hukuk bilgisi çerçevesinde, başka bir kişiye
başvurması gerektiğini düşünmüyor ve bilirkişilik kurumuna başvurmama yolunu
seçiyor. Ancak bu sefer de yüksek mahkeme, bilirkişiye başvurulmamış olmasını
yargılamada bir eksik olarak görüp, kararı yüksek mahkeme kaldırabiliyor. Böylece
hakimin dosyayı bilirkişiye göndermemesi halinde yargılamada eksiklik olduğu
görüşü ortaya çıkıyor. Bu nedenle, artık hakimler de bilirkişilik kurumunun bir tür
kölesi olmuş durumunda ve istemeden de olsa, her dosyayı bilirkişiye göndermek
zorunda gibi bir durumdalar. Böylece, adaletin teminatı mecburen bilirkişi raporunun
varlığı durumuna geldi. Öyle ya da böyle, bilirkişilik kurumu artık yargılama
açısından oldukça sıkıntılı bir düzen içerisinde. Kurumun düzeninde mutlaka revize
yapılması gerekiyor. Bilirkişilik kurumunun bir sorunsal olduğu, güncelde ülkede etki
yaratabilecek birisinin ağzından çıktığından bir farkındalık yaratır umuduyla, bilirkişilik
kurumuna artık bir düzenleme getirilmesini diliyoruz.