30/11/2021’li Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren “7343 sayılı İcra ve İflâs Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” ile 2004 Sayılı İcra ve İflâs Kanunu’nun (“Kanun”) çeşitli hükümlerinde değişiklikler yapılmıştır.

Yapılan değişiklikler, genel olarak teknolojik gelişimlere ayak uydurabilmek amacıyla kamu hizmetlerinin daha hızlı bir şekilde ve daha az maliyetle sunulmasına yöneliktir.

İİK-36 değişikliği: ‘’..icranın geri bırakılması için takibin yapıldığı yer icra mahkemesinden karar alınmak üzere icra müdürü tarafından kendisine uygun bir süre verilir..’’Yeni düzenleme ile birlikte kararı veren yerel mahkemenin icranın geri bırakılması kararını verebileceğine karar verilmiştir. Bu sayede artık daha hızlı bir şeklide icranın geri bırakılması kararlarının tensibi hedeflenmiştir. Ancak; icranın geri bırakılması kararının, istinaf ve temyiz aşamaları bakımından ayrı ayrı alınması usulü devam etmektedir.

İİK-36/5. Fıkraya gelen değişiklikle: ‘Bölge adliye mahkemesince başvurunun haklı görülmesi hâlinde teminatın geri verilip verilmeyeceğine karar verilir. Yargıtayca hükmün bozulması hâlinde borçlunun başvurusu üzerine, bozmanın mahiyetine göre teminatın geri verilip verilmeyeceğine bozma sonrası esası inceleyecek mahkemece kesin olarak karar verilir’’ hükmü getirilmiştir. Bu hükmün neden getirildiğini anlamak için Bölge Adliye Mahkemesi. Hukuk Dairesinin 2017/3301 E.- 2017/2642 K. sayılı dosyasında geçen ’…

Kanun koyucu bahsi geçen maddenin 5. fıkrasında; istinaf başvurusunun haklı görülmesi halinde veya Yargıtayca hükmün bozulması halinde, teminatın iade edilip edilmeyeceğini yerel mahkemenin takdirine bağlamıştır, Bölge Adliye Mahkemesinin istinaf başvurusunu esastan reddetmesi halinde teminata konu paranın alacaklıya ödenip ödenmeyeceği, mal veya hakların malın türüne göre icra dairesince paraya çevrilip çevrilmeyeceği hususuna gelince; kanun koyucu maddenin son fıkrasında yer verdiği “veya ibaresi ile belli bir sıranın takip edilmesi gerektiğini diğer bir ifadeyle ilk derece mahkemesi tarafından verilen karar nedeniyle yapılan istinaf başvurusunun esastan reddedilmesi halinde temyiz yoluna başvurulmaması durumunda teminata konu paranın alacaklıya ödeneceğini, mal ve hakların malın türüne göre icra dairesince paraya çevrileceğini; takibe dayanak ilama ilişkin olarak Bölge Adliye Mahkemesince verilen esastan ret kararına karşı temyiz yolunun açık olması ve verilen karara karşı temyiz yoluna başvurulması halinde ise ancak Yargıtayca kararın onanması durumunda teminata konu olan paranın alacaklıya ödeneceğini, mal ve hakların malın türüne göre icra dairesince paraya çevrileceğini öngörmüştür..’’ ifadesine bakabiliriz. Ek olarak 7343 numaralı kanunun 1. maddesinde yapılan değişikliklere uyum sağlamak için böyle bir değişikliğe gidilmiştir.

36. maddenin 6. fıkrasının 1. Cümlesine getirilen değişiklikle; ‘’Bölge adliye mahkemesince başvurunun kesin olarak esastan reddine karar verilmesi veya Yargıtayca hükmün onanması halinde alacaklının istemi üzerine başkaca işleme gerek kalmaksızın teminata konu olan para alacaklıya ödenir’’ hükmü düzenlemiştir. Bu düzenleme ile HMK’ nın temyiz sınırlarını belirten ilgili maddelerine göre, başvurunun temyize açık olmaması durumunda alacaklı açısından zaman kaybına sebebiyet vermemek için, başkaca işleme gerek kalmaksızın ve  kesin ibaresi getirilmiştir. Zira. Önceki uygulamada, icra dairesinin, yerel mahkemeye ve/veya istinaf ile yüksek mahkemeye sorarak işlem yapma iradesi oluşuyordu ve bu yönde zaman kaybı söz konusu oluyordu.

36. maddenin 6.fıkrasının 2.cümlesine getirilen değişiklik ile bölge adliye mahkemesinin başvurunun esastan reddine ilişkin kararına karşı temyiz yolunun açık olması hâlinde, temyiz yoluna başvurma süresinin dolmasına kadar icranın geri bırakılması kararının etkisi devam edecektir hükmü getirilmiştir.
Bu sayede icranın geri bırakılması kararının etkisinin temyiz yoluna başvuru süresi sonuna kadar devam edip etmediği konusunda uygulamada yaşanan tereddütler giderilmiştir.

İİK-88 değişikliği: Bu düzenlemenin online icrai satışlarla bağlantısı bulunmaktadır. Bu düzenleme uyarınca, haczedilmiş ve fakat henüz muhafaza altına alınmamış mallar, satış talebi üzerine muhafaza altına alınacak ve ihale alıcısına teslim edilebilir hale getirilecektir. Aksi halde satış yapılamayacaktır. 7343 sayılı kanunla hacizli malların satışına ilişkin gerçekleşen sistem değişikliği bu eklemeyi zorunlu hale getirmiştir. Çünkü hacizli durumda bulunan ve fiziksel olarak hiç görmeden sadece ilan görselleri ile ihaleye katılan ilgililer, görsellerdeki gibi bir şeyin varlığının devlet tarafından kefil olunduğuna dair inanca sahip olmalıdırlar. Devletin de bu satışlara olan ilgiyi artırabilmesi için satışı yapılan malın, satışa sunulduğu şekilde var olduğunu garanti altına alması gerekmektedir.

İİK 97/a değişikliği: Kanun bu düzenleme ile birlikte borçlu ve üçüncü şahıs arasındaki menfaat dengesinin sağlanmasını, hacizli malın hemen muhafaza altına alınması ile ortaya çıkan mağduriyetlerin önlenmesi amaçlamaktadır. Borçlu ile üçüncü şahısların taşınır malı birlikte ellerinde bulundurmaları durumu açısından, istihkak iddiasında bulunan üçüncü kişinin haczedilen malın yedieminliğini kabul etmesi kaydıyla malın muhafaza altına alınamaması ancak 97. Maddenin birinci fıkrası uyarınca icra mahkemesince takibin devamına karar verilmesi durumunda malın muhafaza altına alınabilmesi öngörülmektedir.

Pratikte istihkak iddiasının haciz mahallinde edinilen bilgi, belge ve bulgular ile haciz anında değerlendirilerek işlem yapılması bazı durumlarda telafisi mümkün olmayan zararların doğmasına sebebiyet verebilmekteydi. Ancak yasa maddesinin düzenlemesiyle, alacaklı, borçlu ve hacizle birlikte istihkak iddia ederek dosyanın tarafı haline gelen takip dışı üçüncü şahsın, haciz baskısından uzaklaşarak daha doğru bir biçimde kendilerini ifade edebilecekleri hukuki durumun sağlanması amaçlanmıştır.

İİK-106 değişikliği: Taşınır ve taşınmazlar için satış isteme süresi farkı kaldırıldı. Haczedilen tüm mallar için satış isteme veya haczin düşme süresi 1 yıl olarak belirlendi. Satış isteme zorunluluğu hacizlerin düşmesini istemek için başvurduğumuz bir yoldu.

Artık sadece 300-TL yatırdıktan sonra satış isteme talebi yetkisinde bulunulamayacak. Getirilen değişiklik ile satış için gerekli tüm masrafları peşin olarak yatırmak gerekecek. Tüm masrafları yatıramayacak kişiler artık satış bulunamayacaklar. Satış talebiyle birlikte yatırılan miktar, satış işlemleri sırasında yetersiz kalması durumunda icra dairesi tarafından satış isteyene 15 günlük süre verilecek ve bu süre içerisinde eksik avans tamamlanmadığı takdirde satış talebinden vazgeçilmiş sayılacak.

116. maddenin dördüncü fıkrasına getirilen değişiklik ile sicile kayıtlı motorlu kara araçları bakımından kıymet takdiri, muhafaza ve satış talebinin birlikte yapılması ve bunlara ilişkin giderlerin birlikte ve peşin olarak yatırılması zorunluluğu getirilmiştir. Böylece motorlu kara araçlarının satışı daha hızlı bir şekilde yapılabilecektir.

Beşinci fıkrayla, kıymet takdiri ve satış giderlerinin, sicile kayıtlı motorlu kara araçları bakımından ilaveten muhafaza giderinin tamamının satış talebiyle birlikte peşin olarak yatırılmaması halinde satış talebinin vaki olmamış sayılacağı hükme bağlanmıştır. Böylece süresi içinde yapılan satış talebiyle birlikte, tarifeyle belirlenen gerekli giderler tam ve peşin olarak yatırılmazsa satış talebi yapılmamış kabul edilecektir. Akabinde satış isteme süresi işleyecek ve buna bağlı olarak sürenin dolması halinde haciz kalkacaktır.

 

İİK-111 değişikliği: Borçlunun borcunu ödemeyi taahhüdü veya alacaklı ile borçlunun hacizden önce ya da hacizden sonra borcun taksitlendirilmesi için yapacakları sözleşme nedeniyle icra dairesinde düzenlenecek tutanak veya kâğıt, damga vergisinden muaf olacak.

İİK-111/a değişikliği: Artık haczedilen malda borçlunun da satış yapma yetkisi olacak. Kıymet takdiri yapıldıktan sonra icra dairesi haczedilen malı ilgili kişiye bildirdikten sonra; borçlu 7 gün içerisinde kıymet takdirini aldım. Satışı kendim yapmak istiyorum şeklinde icra dairesine talepte bulunacak. İcra müdürü, icra dairesi araçlığıyla olan satışı durdurarak borçluya bizzat kendisinin satış yapabilmesi için 15 günlük süre verecek.

Bu değişikliğin eskisine göre avantajlı yönü; icra dairesi vasıtasıyla satılan malın değerinin altında satılma durumuna karşı hem borçlu hem de alacaklı açısından avantajlı olduğu söylenebilir.

Bu değişikliğin ileride yaratabileceği sıkıntılar ise; muvazaalı işlemler veya alacaklı aleyhine yapılabilecek satışlar olabilir.

İİK-111/b değişikliği: Fiziki ihaleler kaldırıldı. Yapılan düzenlemelerle haczolunan malın satışı, Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi’ne entegre elektronik satış portalında açık artırma suretiyle yapılacaktır. Açık artırmada teklif verme süresi 7 gün olacaktır. Açık artırma, ilanda belirtilen gün ve saat aralığında ve teklif verme yoluyla yapılacaktır. Teklif verenlerin kişisel bilgileri, artırma süresi içinde bilişim sistemini işleten kamu görevlileri hariç hiç kimse tarafından görülemeyecek ve bilişim sisteminde gösterilemeyecektir. Teklifler arasındaki fark, satışa çıkarılan malın muhammen kıymetinin binde birinden ve her halde 100 liradan az olamayacaktır.

Satış talebi, teklif verme başladıktan sonra geri alınamayacak ve teklif verme süresinin bitimine kadar borcun tamamen ödenmesi halinde satış durdurulacaktır.

Bu maddeyi ihdas eden Kanunun haczedilen malların elektronik ortamda satışına ilişkin hükümlerinin uygulanmasına, Adalet Bakanlığınca belirlenen il veya ilçelerde, 111/b maddesinin uygulanmasına ilişkin yönetmeliğin- ki bu yönetmelik Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içinde çıkarılacaktır- yürürlüğe girdiği tarihten itibaren başlanacak ve en geç bir yılın sonunda ülke genelinde uygulamaya geçilecektir (Geçici Madde 18).

İİK-129 değişikliği: 129. Madde yerine 115. Madde hükmü taşınmazların ihale edilmesi hakkında da uygulanacak.

İİK-134 değişikliği: (İHALENİN FESHİ): Eskiden çok fazla kötüye kullanılan, alacaklının alacaklarını alamamasına; taşınmaz sahiplerinin ya da ihale sonrasında taşınmaz elde eden kişilerin taşınmazları tescil edememesine neden olan bir süreçti. İhalenin feshi davasını açmak artık çok caydırıcı hükümlere bağlandı.

134. madde kapsamında satış isteyen alacaklı, borçlu, resmî sicilde kayıtlı ilgililer ile sınırlı ayni hak sahipleri dışında kalan kişilerce ihalenin feshinin talep edilmesi durumunda ihale bedeli üzerinden binde 68,31 oranındaki harcın yarısı talep sırasında peşin olarak yatırılmak zorunluluğu bulunacak. Fesih talebinin reddi durumunda bu talebi isteyen kişiden harcın diğer yarısı tahsil edilecek. Fesih talebi istenmesi durumunda ilgili kişilerin oluşabilecek zararlarına karşı, fesih talebini isteyen kişiden talepten önce taşınmaz bedelinin %5’i oranında teminat göstermesi şartı aranacak.

İhalenin feshi davasını ilgililer dışında açan 3.kişinin talebi reddedildiği takdirde ödemesi gereken tazminat miktarı taşınmaz bedelinin %10’una kadar çıkabilir.

Ayrıca yine 134. Maddeye eklenen yeni bir fıkra ile ihalenin fesih talebi üzerine icra mahkemesi tarafından 20 gün içerisinde duruşma yapılacak ve taraflar gelmese dahi karar verilecektir. Eskiden uygulamada mahkemelerin yoğunluğu sebebi ile bu süre uzayabilmekteydi. Getirilen bu karar ile birlikte süreye belli bir sınır getirilmiştir.

İİK-130 değişikliği: İİK 130. Maddede ki hüküm başlığıyla birlikte değiştirilmiştir. Yeni düzenleme ile birlikte ihalenin feshi talep edilmiş olsa dahi artırma sonuç tutanağının ilanından itibaren 7 gün içinde ihale alıcısı tarafından satış bedeli nakden ödenecektir.

İİK-25-25/a-25/b maddeleri kaldırıldı: İcra dairesi tarafından yapılan çocuk teslimlerine ilişkin 25, 25/a ve 25/b maddeleri tümden yürürlükten kaldırıldı. Artık icra dairesi marifetiyle çocuk teslimi işlemi yapılmayacak.

Ancak bunun için bazı mevzuat değişikliklerinin yapılması gerekiyor. Bu değişikliklerin tamamlanmasından bir yıl sonra da pilot uygulama başlayacak.   

5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu’na eklenen geçici madde 2 ile çocuk tesliminin icra iflas kanunundan alınıp çocuk koruma kanunu tarafından düzenleneceği hükme bağlanmıştır. Buna göre 7343 sayılı kanunun yürürlüğe girmesinden itibaren 6 ay içinde Çocuk Koruma Kanunun Dördüncü Kısmının uygulanmasına ilişkin yönetmelik çıkarılacaktır.

Pilot uygulamanın henüz başlamadığı yerlerde, İcra ve İflas Kanununun yürürlükten kaldırılan 25, 25/a ve 25/b maddelerinin uygulanmasına devam olunur.

Mevcut durumda, boşanmış veya ayrılmış çiftlerin çocukları görmesi sürecinde uyuşmazlık çıkması durumunda mahkeme kararı icra dairelerince yerine getirilmekteydi. Çocuğun teslimi taraflar arasında yeni anlaşmazlıklara ve mağduriyetlere yol açıyor, ebeveynler kendi çocuğunu görmek için icra daireleine başvurmak zorunda kalıyordu.

Yeni düzenleme ile çocuğun teslimi ve çocukla kişisel ilişki kurulması görevi Adalet Bakanlığı’na bağlı olan adli destek ve mağdur hizmetleri müdürlükleri aracılığıyla gerçekleştirilecek.  

Bu işlemler, çocuğun üstün yararı doğrultusunda psikolog, pedagog, sosyal çalışmacı, çocuk gelişimci ve rehber öğretmen gibi uzmanlar marifetiyle yerine getirilecek.

Süreçte yapılacak tüm işlemler tamamen ücretsiz olacak, harç alınmayacak ve yapılacak tüm masraflar Devlet bütçesinden karşılanacaktır.