Ülkemizin, hatta tüm dünyanın Covid 19 pandemi sonrası bir ekonomik kriz içerisinde olduğu herkesin bildiği bir gerçek. Ancak ülkemizde ayrıca son yıllarda dövizin sürekli yükselişi ile Türk Parasının değerinin düşümü tüm vatandaşları etkiliyor. Cebindeki paranın değerini korumanın hiç bu kadar zor olduğu bir dönemden geçilmemiştir. Herkes cebindeki parayı korumak için bu kadar çaba sarf ederken, başkasından alacaklı olup alacağını yargı yolunda tahsil etmeye çalışanların parasının değerini korunması ne kadar mümkün?
Bizim hukuk sistemimizde yargılama süreçlerinde gecikme faizi uygulamaları kanuni faiz ve ticari faiz olarak işler. Bir istisna olarak, çalışma alacaklarında yargılama safhası süresince kamu bankalarının mevduata uyguladığı en yüksek faiz işletilir. Peki bu faiz oranlarının işletilmesi ile iki- üç ve daha da uzun süren yargılamalarda paranın değeri korunabiliyor mu diye sorsak, cevap net hayırdır. Hatta bugünkü şartlarda bu faiz uygulamaları ile paranın değerini yargılama sürecinde korumanın imkanı yoktur. Bu borçları daha güçlü pozisyona getiren bir durum yaratmıştır. Bir kişi borcunu, yargılama süreçlerinin de uzunluğundan faydalanarak ne kadar geç öderse, paranın eğer düşümünü kullanarak kara geçer ve alacaklı yönünden de tam tersidir. Alacaklı, alacağına ne kadar geç kavuşursa, parasını gerçek değerine yakın olarak elde etmekten o kadar uzaklaşıyor.
Bunun önüne geçmek için şimdilik yargılama safhasında bir yol yoksa da, telafi etmek için bir yol var. Yargılama boyunca işleyen hiçbir faiz oranının paranın değerini koruyamayacak şartların varlığı halinde, yargılama safhasında faizin korunamayan paranın değerini, aşkın tazminat talep ederek korumak pansuman niteliğinde bir çözüm olabilir.